Baykuş Postası #2

Biz 5 arkadaş Baykuş Postası adı altında bir etkinlik başlatmıştık. İlk zarflarımızın resimlerini de sizinle şurada paylaşmıştık. 
Biz bu etkinlik sayesinde unuttuğumuz harika bir çok şeyi yeniden yaşıyoruz. Postacı yolu gözlemek, gelen mektubu heyecanla açmak, arkadaşının el yazısının olduğu müthiş anılar ve cicili bicili mektublar da cabası ^^


                                            Düda'nın Feneri                                     Sawako Kuronuma


Baykuş Postası olarak temennimiz bu posta denk gelip okuyan herkesin en az bir mektup arkadaşı olmasıdır. 
Gerçekten postacı beklemek çok heyecan verici ^^

Sevgiler...

7. Kocaeli Kitap Fuarı Hüznü

Şimdi böyle başlık attığım için fuara gidebildiğimi ama ayrıldıktan sonraki hüznümü yazdığımı sanmış olabilirsiniz ama fuara gidemedim. 
Kitap fuarına ilk defa geçen yıl gitmiştim. 5-6 kitap almıştım keseme göre olanlardan. Hiç kitap almasam bile o atmosferde bulunmak gerçekten çok güzeldi.

Ama aklımda bir soru var o zamandan beri. Bu konuda pek kültürüm olmadığı için size şunu sormak istiyorum.  Bu fuar alanında neredeyse tüm yayın evlerinin olmasının yanı sıra  fiyatlarının da bir albenisi olması gerekmez mi? Yani internet sitelerinde satılandan bile daha pahalı olan bir kitabı fuardan almanın mantığı nedir? Yazarı oradaysa ve imza alınacaksa amenna ama değilse gösteriş falan olmalı amaç.

Elbette ki fuarlara gidilmeli, yazarlarla tanışmalı, sahaflara uğramalı, söyleşileri dinlemeli ve kitap alınmalı hem de sürüsüyle ama yayın evleri kitap almamıza resmen müsaade etmiyor. 

Hem hayıflanma hem de fuara gidememenin verdiği hüzünle yazılmış bir yazı oldu. Umarım sizler fuar fuar gezip, bir sürü kitap alabilenlerden olursunuz ^^

Sevgiler...

Efsane - Marie Lu // Kitap Yorumu


Açlık Oyunları, Uyumsuz serisi derken Efsane serisine de başlayabildim sonunda. Pegasus Yayınlarının kitaplarını çok beğeniyorum ama malumunuz fiyatları kitapların güzelliği kadar uçuk düzeyde, en azından benim için. Her çıkan kitabı alabileceğim kadar uygun fiyatlı değiller. Efsane de kardeşime çok yakın bir arkadaşından hediye gelmişti geçen yıl. Bu aralar da sık sık ismini, resmini gördüğüm için de merakıma yenik düştüm ve başlayayım dedim.

Seri yine bir distopya hikayesini konu alıyor. Çok uzun yıllar sonrasında Kaliforniya'da kurulan bir Cumhuriyet küçük yaştaki çocukları bir sınava tabii tutuyor ve bu sınavdan alınan başarı puanına göre çocukları belirli işlere yerleştiriyorlar ya da çocuklara da hoş olmayan muamelelerde bulunuyorlar. Sınıf farklılıkları işte buradan geliyor. Zekiysen ve yetenekliysen varlıklı oluyorsun başarısız bir çocuksan yaşamını yoksul bir halde sürdürüyorsun. Tüm bunlara bir de veba salgını eklenirse ne olur siz düşünün.

Kitabın genel hatları bu şekilde. Ana karakterlerin durumlarından bahsedip spoiler yapmak istemiyorum. Kurgusu, anlatım dili o kadar güzel ki kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Aynı zamanda da akıcı bir kitap. 

Kitabın sevdiğim bir diğer özelliği ise aynı kitap içerisinde bir bölümün Day yani erkek karakter, ardından gelen bölümün ise June yani kız karakter ağzından anlatılıyor olmasıydı. Sırf bununla kalmamışlar, Day 'in ağzından olan satırlar altın sarısı renginde, June 'un ağzından yazılan satırlar ise siyah renkle yazılmış. Bu sizi rahatsız eder mi bilmiyorum ama beni hiç etmedi hatta çok hoşuma gitti. 

Bu kadar sevildiğini gördüğüm için baştan beklentilerimi yüksek tutmamaya çalıştım. Çünkü daha önce herkesin ayılıp bayıldığı Hush Hush serisi beni pek etkilememişti çünkü. Bu da onun gibi çıkarsa diye temkinliydim kitaba karşı. Ama neyse ki beni hayal kırıklığına uğratmadı.

Ana karakterler olan Day ve June u çok sevdim. Ama şu var ki bu kitapları yazarlar genç serisi olarak yazdıkları için ana karakterlerin yaşları kardeşime yakın oluyor 15 - 18 arası gibi. Biz yetişkin distopya severler adına üzülüyorum. Acaba distopya okuyacak yaşı geçtim mi diye düşündürmüyor değil. :) Ancak ben de hayalimde onları birazcık daha büyük yaşa getiriyorum, anlaşıyoruz ^^

Distopya tarzını seviyorsanız mutlaka okuyun diyebileceğim bir kitap. Lakin 2. ve 3. kitabı da almadan ya da alabilecek parayı biriktirmeden 1. kitap Efsane 'ye başlamanızı pek tavsiye etmiyorum. Zira kitap bittikten sonra çok üzüldüm hemen ardından devam edemeyeceğim için. 

Ha bir de merak edeni var ise filmi için yazarın anlaşma imzaladığı ilk kitabın sonunda yazıyor. IMDB de ise 2016 tarihi verilmiş. Umarım karaktere uygun oyuncularla ve verilen tarihte vizyona girer. Distopya kitapların filmlerini seviyorum.

Bilgilendirmek adına seri sıralaması yapmak isterim.
1 - Efsane
2 - Deha 

Sevgiler...




Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

Soma İçin Bir Olduk:  Çocukların yüzündeki gülümseme her şeye değer...
Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.
Soma faciasından en çok etkilenen yerlerden biri de Kırkağaç. Kırkağaç’ta yaşayan 12 yaşındaki Yiğit, okuldaki 12 arkadaşıyla birlikte bir bilim kahramanı ekibi kurdu. Önce yapamayacaklarından korktular. Çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar, bilgisayarda yazılım geliştirip, legodan yaptıkları robotlarına yüklediler. Bu bilim yolculuğu, özgüven ve başarı doğru yeni başlangıçları müjdeliyordu.
Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.
Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Jeju Island Gatsby (2015)


Hong Kardeşlerin ünü malum...  Hong Kardeşler dendi mi The Greatest Love, Hong Gil Dong, Gumiho, Master's Sun akla geliyor. E bu da izleyicinin beklentilerini epey yükseltiyor. 

Birkaç ay önce yeni dizileri  Jeju Island Gatsby ya da diğer ismiyle Warm and Cozy nin senaryosunun yazıldığı ve oyuncularının kim olacağının konuşulduğunu biliyorum. Hatta erkek başrol Kim Woo Bin 'e teklif edildi ancak kendisi sanırım yoğun programından dolayı bu projeyi de  kabul etmedi. - Bir nevi Pinocchio vakası diyebiliriz.- 

Anlaşılan kesin başroller Yoo Yun Suk ve Kang So Ra. Hatta ilk iki bölüm yayınlandı bile. Üstüne üstlük ilk iki bölümünde So Ji Sub Jeju adasında kafe sahibi birini canlandırdı. 

Birsürü haberi bir arada verdim dedikodu kazanı gibi oldu yahu bu post ^^

İşte bunlar da So Ji Sub 'un diziden kareleri.
Sizce de tarzı çok iyi olmamış mı bu şekilde?!






Sevgiler...


It's Okay That's Love (2014)

kore dizi

İzlemeyen kimsenin kalmadığı dizi olan It's Okay That's Love dizisinin postu mutlaka blogumda olmalıydı. Güncel olarak başlayıp devam edemedim ve ancak bitirebildim diziyi. Şükür ki neler olup bittiğini unutmamıştım son bölümü izlerken.
Okurken dinlemek isterseniz playlist i ekledim ^^

Tamamen beklentilerinizi karşılayan, sizi drama ve komediye doyuran muhteşem bir dizi. Psikolojik rahatsızlığı konu alan dramaları seviyorum. Hem bilgilendiriyor hem de klasik konuların dışında yer alıyor. It's Okay That's Love beğenildikten sonra psikolojik dramalar da arttı. Heart to Heart, Hyde Jekyll Me ve daha bir çok psikolojik konu içeren dizi yapıldı. Ama bu dizinin üzerine çıkabilen bir tek Kill Me Heal Me oldu bana kalırsa yine de bu dizideki deli dolu arkadaşlık ortamı onda bile yoktu.

Konusu çok güzeldi ama ondan daha güzel olansa oyuncu kadrosuydu. 
jo in sung

İçlerinde biri var ki üstlendiği rolü kendine bu denli yakıştırabilen başka bir oyuncu daha zor bulunur sanırım. Evet Gong Hyo Jin den bahsediyorum. Oynadığı çoğu dramayı ve filmi izlemiş biri olarak bunu net olarak söyleyebilirim. Her yaptığı işi merakla bekleyen bir seyirciyim ^^ Ah bir de şu var ki üzerine saçma sapan giydiği kıyafetlere bile ruh katabilen bir kadın. Tamamiyle kendine özgü bir tarzı var. Özel yaşamında bile görebiliyorsunuz bunu. Özellikle takılarını ciddi anlamda takip ediyor ve bulabilirsem alıp kullanmaya çalışıyorum. 
producer

Dizinin en iyi yanı malum sahnede izleyiciyi ters köşe yapmasıydı. Diziyi konudan bi haber izlediğim için benim için şok edici olmuştu. Bu sahneden sonra diziyi başka bir yere koyduğumu söylemeliyim.
Jo in sung

Running Man dışında dizi olarak sadece Nice Guy 'da izlediğim Lee Kwang Soo'nun oyunculuğunu  It's Okay That's Love daha belirgin görüyorsunuz. Ama kendini daha da geliştirdiğini fark ediyorsunuz.
running man

 Song Dong Il ile aralarındaki uyum harikaydı. Cidden dizi içerisinde çoğu eğlenceli kısım bu ikisinden çıkmış diyebilirim.
Lee Kwang Soo

 Aynı evde yaşayan bu 4 karakter o kadar birbirlerine bağlı, aralarındaki ilişki o kadar sıcak görünüyor ki böyle deli kankalarınız olsun diye içiniz gitmiyor değil hani.
kanka

Jo In Sung ve Gong Hyo Jin' in aralarındaki uyumu diziyi izlerken fark edebiliyordunuz. Onlar da bunu fark etmiş olmalı ki bir dizi aşkı doğmuş. 
Edit: Bu aşk doğmamış. Yorumlarda HavvaLovesHero isimli arkadaşım beni uyardı da yazımı düzenledim. İyi de olmuş bi yerde. Okuduğum bir magazin haberinde Gong Hyo Jin 'in sevgilisi olduğu yazıyordu zaten. Bunun doğruluğundan da emin değilim :P
kore drama

Dizinin konusu ve oyuncuları kadar dizi müzikleri de izleyenlerin çoğunun aklında yer eden diğer bir konu. Maalesef ki her dizinin OST u bu kadar güzel olamayabiliyor malumunuz. Bu da diziyi sevmenizi sağlayan sebeplerden biri.
Hâlâ izlemediyseniz mutlaka izleyin derim. Siz benim hemen bitiremediğime bakmayın dizi çok güzeldi. ^^

Sevgiler...

Kim Woo Bin // Powerade

Dedikodu var!..  


Başlığı atarken Kim Woo Bin  VS   So Ji Sub mu demeliydim emin olamadım açıkçası ^^


Kim Woo Bin, So Ji Sub 'un bir reklam kampanyasını daha elinden aldı. Şimdi kalbi ikiye ayrılmış ben için bu haber beni üzmeli mi mutlu mu etmeli emin değilim. 

Tarihinden emin olmamakla birlikte, 2012 - 2014 yılları arasında Powerade 'in Kore yüzü So Ji Sub 'tu.


Eski resimlerden bir kaçıyla anıları yad etmek isterim...

51KPowerade

master 's sun

 Bu yıl ise firma Kim Woo Bin ile anlaşmış ve reklam çekimleri 4 - 5 gün önce çekilmeye başlanmış.
Firma reklam filmlerini çekerken Kim Woo Bin 'in hali hazırda sinemalarda olan filmi ( vizyondan kalkmış da olabilir bundan pek emin olamadım ) The Technicians 'tan esinlenmişler. Oradaki gibi siyahlar giydirerek yüksek bir yerden atlama sahnesi varmış. 
İşte bunlar da reklam filmi çekimlerinden gelen fotoğraflar. 
heirskim woo bin park shin hyethe techniciansEnerji içeceği

friend 2

Reklam filmi gelir gelmez yazıyı editleyeceğim.

Şu iki resmi yan yana koyup fikrinizi almazsam olmaz. Çünkü ben cidden objektif olamıyorum bu ikisi arasında :)


Lee min ho
kim so hyunVS
Sevgiler...


Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Önemli olan ne kadar hızlı vardığınız değil, nasıl vardığınız...
Trafikte aşırı hız yapmayın! Çünkü Trafik Hayattır!

Aşırı hız son yıllarda kazaya sebep olan unsurların başında yer alıyor. Özellikle gençlerin yaptığı trafik kazalarının çoğu aşırı hız nedeniyle meydana geliyor. Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk markası Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ı konusunu ana mesajları arasına alarak projelerini kurguluyor.
Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre trafik kazalarındaki ölümlerin yaş grubu analizinde diğer ölüm nedenleri arasında 15-29 yaş grubu birinci sırada yer alıyor.   Bu durum gençlere yönelik trafik güvenliği kampanyalarının acil olarak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Trafik Hayattır platformu bu noktada çok önemli inisiyatifler alarak önemli projeler geliştirdi; 4 senedir devam eden Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitimi projesinin üniversitelerde seçmeli ders okutulmasının yanı sıra, 2014 yılında radyolarda yer alan ‘aşırı hız’ radyo spotu da dikkat çeken bir diğer proje oldu. İki projede birçok önemli ödül aldı. Bu ödüllerden en çok gurur veren ise 2014 Birleşmiş Milletler Genel Kurultay’ın da iki projenin Avrupa’da trafik güvenliğiyle ilgili örnek uygulama seçilmesi oldu.

Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ ile  ilgili projelerine yenisini ekledi ve her birinde farklı trafik güvenliği mesajlarının verildiği bir animasyon serisi üretti. Aşırı hız konulu animasyonda her gün trafikte rastladığımız hatalar vurgulanıyor.  Çocuğunu almaya giden bir babanın trafikte kalmasını ve sonrasında hız yaparak girdiği emniyet şeridinde kaza yapmasını anlatan animasyondan hepimizin çıkaracağı dersler var.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

Amy Engel - Kurucunun Kızı // Tanıtım Etkinliği

Yabancı yayınlarının kitaplarını severim, Daha önce de Tatlı Bela kitabının yorumunu blogumda sizlerle paylaşmıştım. Yazılarını henüz paylaşmamış olsam da yayın evinin daha birçok kitabını okudum. Yakında onlarla ilgili yazılarımı da okuyabilirsiniz umarım. 

Bu sıralar Yabancı Yayınlarından çıkacak olan Kurucunun Kızı ise merak ettiğim bir diğer kitap. Yakın zamanda okumayı umuyorum. Sizler de kitap hakkında fikir sahibi olun diye arka kapak yazısını, kitap hakkında yapılan yorumları ve kısa bir ön okuma parçasını paylaşıyorum.

Kurucunun Kızı  | Amy Engel
Yayın Tarihi: 08 Mayıs 2015

Arka Kapak:

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer’lar ve Westfall’lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı. Bu yıl benim sıram gelmişti. 
Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan’ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim.
 Çünkü Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…


“Bir oturuşta okudum. İ-NA-NIL-MAZ-DI! O nasıl bir sondu öyle?!”  — Wendy Higgins, Tatlı Şeytan ve Tatlı Tehlike romanlarının yazarı

“Etkileyici ve ince düşünülmüş bir dünya, merak uyandırıcı bir başlangıç, cesur bir kahraman.” 
— Kirkus Reviews

“Güçlü karakterler, karmaşık ilişkiler, politik entrikalar ve ihanet, kitabı elinizden bırakmanıza engel olacak; daha fazlası için sabırsızlanacaksınız!” — School Library Journal

“Kurucunun Kızı’nda bir distopyada arayacağınız her şey var: tüyler ürpertici bir olay örgüsü, heyecan verici karakterler ve her kelimesi özenle yazılmış bir hikâye.”  
— Insightful Minds Reviews


Ön Okuma Parçası 

“Hepinizin bildiği gibi,” dedi, “gencin ismini okuyacağım, o da öne çıkacak. Sonra zarfı 

açacağım ve karısı olacak kızın adını okuyacağım.” Aşağı, bize baktı. “Lütfen isminiz 

okunduğunda sahneye çıkın. Eğer bittiğinde isminiz okunmadıysa, bu sadece komitenin bu 

seneki oğlanların hiçbiriyle iyi bir eşleşme yakalayamadığınıza karar verdiği anlamına 

geliyor.” Bize canlı bir gülümseme verdi. “Bunda utanılacak bir şey yok,” dedi, “elbette.” Ama 

seçilmemek utanç vericiydi; herkes bunu biliyordu. Kimse yüksek sesle söylemiyordu ama 

kimseyle eşleşmemesi kızın suçuydu. Her zaman kızda bir şey eksik bulunurdu, asla öbür 

türlü olmazdı.

Çağırılan ilk isim Luke Allen’dı. Sarışındı, burnuna saçılmış esmer şeker gibi çilleri vardı. 

Bayan Lattimer önünde ismi yazlı zarfı yırtıp açarken gözleri biraz büyüdü, krem kartı çıkardı. 

“Emily Thorne,” diye çağırdı. Arkamdan hışırtı ve heyecanlı mırıldanmalar geldi, kafamı 

çevirdim. Ufak tefek, karamel saçlı kız kendi sırasında oturan kızların dizlerini geçti. 

Merdivenlerden sahneye ilerlerken birazcık tökezledi ve Luke elini almak için aceleyle öne 

ilerledi. Bazı kızlar, sanki bu gördükleri en romantik hareketmiş gibi iç çektiler ve ben 

gözlerimi yuvalarında, yerli yerinde durması için zorladım. Luke ve Emily rahatsızca dikildiler, 

birbirlerine kaçamak bakışlar attılar, sonra sıradaki çiftin ilan edilmesi için sahnenin kenarına 

kışkışlandılar.

Kalın zarf yığınını bitirmek saatler sürmüş gibi geldi. Ve o zaman bile oturan bir sürü kız 

vardı, yanımda olan da dâhildi. Bayan Lattimer son zarfı tutarken yanaklarından gözyaşları 

akıyordu. Ona sevinmesini, bu akşam eve gidebileceği ve gelin olmak dışında hayatında 

neleri başarmak istediğine karar verebileceği için mutlu olmasını söylemek istedim. Ama 

sözlerim soğuk bir rahatlatma olacaktı. Çünkü herkesin bu kız hakkın hatırlayacağı tek şey, 

eve evlenmeden döndüğü ve günün sonunda seçilmemiş olduğuydu.

Bayan Lattimer omzunun arkasından kocasına baktı ve başkan ayağa kalktı, podyuma 

yaklaştı. Uzun bir adamdı; oğlunun boyunu nereden aldığını görmek kolaydı. Koyu saçları 

zamansız şakaklardan grilerle lekelenmişti, çenesindeki çukur güçlüydü. Soluk mavi gözleri 

kalabalığı inceledi, benim üzerimde duraksadı. Omuriliğime bir titreme geldi ama bakışlarına 

karşılık verdim.

“Bugün özel bir gün,” dedi. “Normalde olduğundan daha da özel. Yıllar önce, savaştan 

sonra, nasıl tekrardan inşa edeceğimize dair anlaşmazlık vardı. Nihayetinde iki taraf bir 

uzlaşmaya varabildi.”

Savaşı bir anlaşmazlığa, mecbur bırakılmayı uzlaşmaya döndürmesini ilginç buldum. Bize 

anlattığı hikâyelerdeki kelimeleri çarpıtmada hep uzman olmuştu.

“Hepinizin bildiği gibi, babam Alexander Lattimer en sonunda kontrolü ele geçiren gruba 

liderlik etmişti. Ve Samuel Westfall ona karşı çıkmış ancak zaman içinde, gelecek için 

babamın vizyonunu kabul etmişti.”

Bu yalandı. Büyük babam asla Westfall için Lattimer’ın vizyonunu kabul etmemişti. 

Demokrasiyi, insanların oy hakkının olmasını ve hayatları hakkında söz sahibi olabilmelerini 

istemişti. Sürekli büyüyen, hayatta kalmayı başaran grubu, bu şekilde tutarak ve yerleşecek 

bu yeri bulana dek sürekli hareket ederek yıllarını harcamıştı. Sonra kendisi ve soyundan 

gelenler için bir hanedanlık isteyen Alexander Lattimer tarafından hepsi elinden koparılıp 

alınmıştı.

Kafamı kalabalıktaki babama ya da Callie’ye çevirmeye cesaret edemedim. Bunca yılın 

ardından duygularını saklamakta becerikliydiler ama ben gözlerindeki öfkeyi okuyabilirdim ve 

kendi gözlerimde gözükmesine izin veremezdim.

“Ve bugün, ilk defa bir Lattimer ve Westfall arasında bir evlilik oluyor,” dedi başkan 

Lattimer gülümseyerek. Bana içten göründü ve belki de öyleydi. Ama ben ayrıca bu evliliğin 

onun için ne demek olduğunu da biliyordum. Gücünü sabitlemek için başka bir yoldu ve buna 

çok memnundu. Babamdan sonra başka bir Westfall olmayacaktı. Başkan Lattimer için 

Westfall soyunun sona ermesi yeterli değildi; benim çocuklarımı da Lattimer’lara çevirmeliydi.

“Şimdiye dek ailelerimizden hiçbiri kız üretmekte pek başarılı olamamıştı.” Başkan 

Lattimer devam etti. Kalabalıktan hafif gülüşme sesleri geldi ama kendimi katılmaya 

zorlayamadım, katılmam gerektiğini bilsem bile. Gülüşmeler kesildiğinde, Başkan Lattimer 

herkesin görmesi için zarfı kaldırdı. “Başkan’ın oğlu ve Kurucu’nun kızı,” diye duyurdu.


***
Sevgiler...


Pinocchio (2014)

Pinokyo

Güncel dizi takip anlayışım olmadığı için bittikten sonra ya da bitmesine yakın başlıyorum dizilere. Pinokyo da bundan nasibini aldı. İyi ki böyle yapmışım dedim yine. Çok sürükleyici diziler her hafta beklenir mi nasıl dayanıyorsunuz?!

Konusuyla ilgili yazıp da sizi sıkıntıya sokmak istemiyorum. Bu yüzden diziyi izlerken aklıma takılan bir kaç şeyi sizlerle paylaşacağım. İlk merak ettiğim Pinokyo Sendromunun gerçekten var olup olmadığıydı. Biraz araştırdım ama bu tarz bir rahatsızlığın olduğuna rastlamadım. Bu rahatsızlıkla ilgili araştırmalar yapılıyormuş ancak konusu hıçkırma değil vücut ısısının yalanla artıp artmayacağıymış. 

hıçkırık

Hem karakterleri hem konuyu çok sevdim. Dizi de o kadar akıcıydı ki kısa sürede bitirdim. Halbuki hem Lee Jong Suk'u hem Park Shin Hye 'yi pek sevmeyen bir insandım ben. Ne oldu da  her dizide biraz daha fazla seviyorum bu ikisini. Park Shin Hye mesela, artık eskisi gibi antipatik gelmiyor bana. Sanırım büyüdükçe hep dediğim o cıvık hareketlerinden sıyrılmaya başladı. 

kore dizi

Pinokyo çekilmeden önce oyuncu seçimleri sırasında en sevdiğim oyuncu Kim Woo Bin 'e başrol teklif edilmişti. Kabul etmediği için epey üzülmüştüm ancak diziyi izledikten sonra Lee Jong Suk 'un oynamasının diziye katkısının daha fazla olduğu kanısına vardım. Karaktere gerçekten daha yakın görünüyor. Lee Jung Suk 'u School 2013 dizisiyle sevdim. Tamamen ön yargım kalkmamıştı. Pinokyo ile hallettik bu durumu ama. Baksanıza nasıl kalkmasın ^^
hediye alternatif


 Bir dolu olaylar yumağının içine düşen ana karakterlerimizin aralarındaki aşk ilişkisi üstünkörü geçilmemiş hatta alışılmışın dışında ve güzel yansıtılmıştı. Özellikle aralarının limoni oluşu uzatılmadığı için ilk artı puanını buradan aldı.
romantik

Bir kızı seven iki adamın sürekli birbirlerini yediği o sıradan dizilere inat Pinokyo 'da olay burada da farklılığını gösterdi. Elbette ki kanka olmalarını beklemiyorum ama birbirlerine olan saygılarını ve arkadaşlıklarını korudukları için bir artı puan da buradan gitti diziye benden.
Lee Jong Suk ve Kim Young Kwang 'ı Hot Young Bloods filminde de beraber oynarken izlemiştik. İzlemediyseniz tavsiye edeceğim filmlerdendir. İzleyin. 
kdrama


Dizinin bütün çiftleri bir yana Yoo Rae ve Şef Hwang çifti bir yanaydı benim için ancak bu çifti bu kadar son bölümlere bırakmasalardı çok daha güzel olurdu. Hatta ucu açık bırakıldı biraz. Dizide beni tatmin etmeyen tek şey buydu.
korean drama

 Lee Pil Mo'yu zaten Emergency Couple 'da deyim yerindeyse aşık bakışlarla izlemiştim. Pinokyo 'da düzen bozulmadı ve LPM tüm yakışıklılardan daha ön plandaydı gözümde ^^ 
Bol spoiler içeren Yoo Rae - Şef Hwang couple videosunu da özleyenler için şuraya bırakayım. 


Dizinin bonus oyuncusu Yoon Sang Hyun I Hear Your Voice dizisine atfıyla karşımıza geldi. Böyle ince dokunuşları çok sevdiğim için bir artı da burdan gitti diziye.
oska oppa

Dizinin yan etkisiyse şu haberleri çok daha farklı bir bakış açısıyla izliyorsunuz. Acaba arkasında neler dönüyor diye 1 düşünürken 2 düşünmeye başlıyorsunuz. Bir nevi gözünüzü açıyor da diyebiliriz.

Detayları iyi düşünülmüş, keyifli, romantik sahneleri mükemmel bir dramaydı. İzlemeyen kaldıysa tavsiyelerimizi onlardan esirgememeliyiz. 
love scene
Not: Afişte Park Shin Hye 'ye giydirilen bordo ayakkabıya bir tek ben aşık olmuş olamam değil mi?


Sevgiler...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma