Dibek Kahvesi vs Mirvari Kahvesi

Ramazan ayında sizlere yeni tatlar tanıtmayı kendime görev edindim. Önceki kahve yazımda Menengiç kahvesini anlatmıştım sizlere. Bu yazımın konusu ise iki türk kahvesi çeşidi olan Dibek ve Mirvari kahveleri.

İkisini karşılaştırmamın sebebi tatlarının neredeyse aynı oluşu. İkisi de süt karışımlı ve içerken telvesi neredeyse yok oluyor. Sütlü oluşunun verdiği hafiflik benim için çok fazla. Sütsüz kahve içmeyi seven bana göre epey kremamsı geliyor. Bu da midem için güzel bir şey değil :)

Dibek kahvesini A101 de ve Bim de çok rahat bulabilirsiniz. Hatta ara sıra indirime bile gidiyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam 5 lira civarında olmalı.

Mirvari kahvesi ise Osmanlı zamanlarından gelen 7 çeşitin özel karışımı olarak Tuğba Kuruyemiş tarafından satılıyor. Benim olduğum yerde mağazası olmadığı için internetten almıştım. 240 gramı 10 Tl. 
kahve nasıl yapılır

Yapılışları Türk kahvesiyle aynı ama kahvelerin ölçekleri biraz daha fazla Türk kahvesine göre. Dibek'in kendi özel kaşığı var, kocaman. O kaşıkla her fincan için bir ölçek, arzuya göre de şeker atıyorsunuz. Mirvari içinse ölçeğiniz yoksa 1 tepeleme yemek kaşığı koymanız gerekiyor. Evet benim gözüme de çok gelmişti :D Şeker yine istediğiniz kadar. Pişirme işlemi her ikisi için de Türk kahvesiyle aynı. 

Farklı lezzetleri tatmayı seven ve kahveyi ayırt etmeden içen biriyseniz bu iki kahveyi de denemenizi öneririm. Sütlü kahvelerle bi sorununuz yoksa seveceğinizi düşünüyorum. Yine de hiçbir kahve Türk kahvesinin yerini tutamaz ama bunlar da değişiklik ya da ikramlık olsun ^^


Sevgiler...

Splash Splash Love (2015)

Çok sevgili ruh ikizim Diary of Melly 'nin aylar önce önerdiği Splash Splash Love 'ı sonunda izledim. Ama bu izleyiciye bu yapılır mı rahat rahat 16 bölümlük bir drama olabilecekken 2 bölümlük yapılmış olmasına çok üzüldüm. Gerçi bir yerde de daha iyi olmuş yoksa 13. bölüm sendromuna sokup ite kaka devam etmemize sebebiyet veriyorlar.

Bir dizide aradığınız her tarz vardı dizide. Aşk, komedi, gençlik, tarih, fantastik ögeler... Üstüne üstlük sonunda ne olacağını biraz da olsa kestiremiyorsunuz. Heyecanı da unutmamışlar hani. Chuno sonrası tarihi dizilere küstüm galiba.  En güzel tarihi dizileri izledikten sonra her tarihi dizi izlenmiyor. Sonra bir kaç tarihi diziye başladımsa da devam edemedim ve şimdi baktım da tarihi dizi izlemeyeli yıllar olmuş.

Kim Seul Gi yan rollerden çıkıp artık 16 bölümlük dizilerde (mini olmayan dizilerde en azından) başrol olmalı. Flower Boy Next Door 'daki rolünden beri çok seviyorum bu kızı. Başrol olmak için tüm özelliklere sahip bence. Yapımcılar neden fark edemiyorlar -_- Bu iki bölümlük dizi umarım Kim Seul Gi'nin yolunu açar ^^
 Doo Joon 'u daha önce Let's Eat 'de biraz izlemiştim ama kendisiyle pek alakadar olmadığım için haliyle tanımadım. Ay hayır nasıl unuttuysam... Halbuki dünya gözüyle gördüğüm adamı :D


Mini dizilerin sonlarının güzel bağlanamadığını hesaba katarak izledim bu diziyi de ama beni o kadar şaşkın vaziyette bıraktı ki ekran karşısında. Bu kadar güzel toparlayıp finalleyeceklerini tahmin etmemiştim. Spoiler yapmayacağım ama sevgili Melly 'nin sonu için düşündüklerini okuduktan sonra benim de aklıma takılmadı değil :)


Hani ramazanda iftarı beklerken ya da sahur sonrası izleyecek ufak tefek ama izlediğinize değecek  bir şeyler ararsanız tam da aradığınız şey olduğunu söyleyebilirim. Pişman olmayacağınız yapımlardan biri. Hatta izlediğim en iyi mini dizi ^^

Sevgiler...

Signal (2016)

korean drama
Adam akıllı polisiye dizi izlemeyeli bir seneden fazla olmuştur. Kore dizileri için bahsediyorum elbette.Üşenmedim baktım en son çok severek God's Gift 14 Days 'i izlemiştim onu da izleyeli 2 yıl olmuş valla. Arada bir Gap Dong hüsranı var onu saymıyorum. Signal 'i de God's Gift kadar severek izledim. Kış döneminde ders çalıştığım için yayınlandığı zaman izleyememiştim. Böylesi daha güzel oldu sanki yoksa beklerken sinir krizi geçirebilirdim. Bölümleri art arda ve soluksuz izledim. O yüzden postu uzun tutarsam kusuruma bakmayın ^^

Sevdiğim bir ost ile yazıyı okumanızı tavsiye ederim :)



Zaman kavramının farklı versiyonlarının işlendiği her şeyi sevebilme potansiyeli var bende artık eminim. Signal de zamanlar arası iletişimi konu edindiği için hiçbir bölüm sendromuna girmeden, her bölümü heyecandan yerimde duramaz halde izledim. Gece izlemenizi öneririm çünkü karanlıkta izlenmesi gereken sahneler var yani ekranda ortam karanlık olduğu için gündüz ancak kendinizi seyredersiniz en önemli sahnelerde :) 

Kelebek Etkisi filmini izlediniz mi bilmiyorum ama Signal 'i izlerken sanki Kelebek Etkisini izliyormuşum hissine kapıldım. Geçmişi değiştirmeyi herkes ister ama geçmiş değiştiğinde şuan olduğumuzdan daha iyi mi yoksa kötü bir duruma mı gözümüzü açacağımızı bilemeyiz. Signal işte tam da bu sorunsala öyle güzel dokunmuş ki yerinde ben olsam ne yapardım demeden duramıyorsunuz.

Spoiler yememek için dizi bittikten sonra reytinglerine göz gezdirdim de böyle harika bir dizinin böyle reytingleri olsun inanılır gibi değil. %5 'li reytinglerle başlayıp finali %12 küsur ile kapatmış. Çok da anlamam ama günün birincisi olarak bitmesini falan isterdim. Eğer altlarda bırakılmışsa gerçekten ziyan edilmiş bir proje olmuş. Neyse ki reytinglere göre dizi izlemiyoruz da bunun gibi güzel dizileri kaçırmıyoruz. Düşünün ki bazı bölümlerde heyecandan diziye 5 dk lık ara vermişliğim bile var (Belki de ben çok gerildim bilmiyorum. Bünye alışık değil :)  )

Oyunculardan bahsetmezsem büyük bir hata yapmış olurum. 
lee jae hancha soo hyunPark hae young

kim woo bin 
Özellikle Cha Soo Hyun 'u canlandıran Kim Hye Soo 'ya bir bayan olarak bayılıyorum. Böyle bir eda böyle bir tavır yok başka bir oyuncu da. Oyunculuğunu parmakla gösterdiğim, tarzını çok sevdiğim bir kadın Kore 'de. Nerede rol alırsa alsın gözü kapalı izleyebileceğiniz bir kadın diyebilirim. 




signal



Lee Jae Han 'ı canlandıran Cho Jin Woong 'u daha önce bir çok yerde izlememe rağmen kilo verdiği için ilk başta tanıyamadım. Neyse ki sesinden ayırt edebildim o olduğunu. Ne kadar karizmatik ve yakışıklı olmuş bu haliyle. Muhteşem bir oyunculuktu. Sanırım onu izlediğim en iyi roldü diyebilirim. Acısını da mutlulğunu da içimize işletti. 




suzy

Park Hae Young 'u canlandıran Lee Je Hoon 'u ise sadece bir filmde izlemişim o da  Architecture 101; ordan da hatırlamam imkansız :D İlk defa izliyor olduğumu var sayarak izlememe rağmen hiç eğreti durmadı hatta çabucak ısındım karakterine, kendisine. Eli ayağı birbirine dolandıkça ben yerimde duramadım izlerken ^^



Finali 2. sezonu kesin gelecek der gibiydi. Umarım gelir. Sonrası acayip merakta bırakılmış. Tamam çözülmesini istediğimiz şeyler çözüldü ama şu da olsun dediğim bir sürü şey; 2. sezonda olacak söz veriyoruz havasıyla bitirilmişti. Söylentiler varmış ama bakalım zaman gösterecek.
Her bölümü sinema tadında, OST 'u akılda kalıcı, oyunculukları ise muazzam bir diziydi. Konusuna değinmiyorum bile. 

Sevgiler...









Menengiç Kahvesi

Küçükken sevmezdim ben kahveyi. 3 ü bir arada olan kahvelerden nefret eder nasıl içiyorsunuz bunu diye söylenirdim. Sırf şu 3 ü 1 aradalar yüzünden kahvenin ne olduğunu çok geç anladım. Sağolsun kahve kültürüne sahip bir dayım var çok şükür de kahve neymiş öğrendim. (Yazar burada filtre kahveden bahsediyor) Ben aslında kahveden değil güzel yapılamamış, hazır kahvelerden nefret ediyormuşum.

Kahveyi sevmemden sonra da farklı kahveleri denemek çok hoşuma gitti. Mağaza kahvelerinden bahsetmiyorum elbette. Türk kahvesi türevi kahvelerden bahsediyorum. Dibek, Mirvari, Menengiç gibi... Bugün sizlere bahsetmek istediğim ise Menengiç Kahvesi. Türk kahvesi gibi yapılıyor ama tadının benzer olduğunu söyleyemem. 
Menengiç diğer isimleriyle çitlembik ya da çıtlık olarak bilinen bir bitkiden üretiliyor. Biraz yağlı bir yapısı var ama çok değil.  Piyasada satılan iki çeşidi var biri toz halinde normal Türk kahvesi gibi bir diğeri ve sanırım daha orijinal olanı bahsettiğim hafif yağlı olan karışım. (Yağlı olan evde bitmiş aldığımda yazıyı editleyeceğim)
Süt tozu içerikli olan
Resimde gördüğünüz toz halinde olanı aynı Türk kahvesi gibi yapılıyor. Bir fincan su bir ölçek kahve isteğe göre şeker (ki bence az şekerli daha güzel oluyor) Bir taşım kaynatıyorsunuz. Bitti bile ^^
Yağlı olanı yaparken ise su yerine süt kullandığımızı ve karışımın kıvamından dolayı sürekli karıştırarak yaptığımızı hatırlıyorum. Yine aynı şekilde isteğe göre şeker ilave edip bir taşım kaynatıp servis ediyorsunuz.

Tadının güzel olmasının yanı sıra bir çok hastalığa da iyi geliyor. Vikipedi den aldığım bilgilere göre;
  1. Nefes darlığına iyi gelmesi
  2. Ses tellerine faydası
  3. Solunum yollarını açması
  4. Mide ağrılarını azaltması
  5. Göğsü yumuşatması
  6. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olması
  7. Afrodizyak etkisi yapması
  8. Öksürüğü kesmesi faydalarından bazıları...

Eskiden her yerde bulunmuyordu ama artık marketlerde bile menengiç kahvesi bulabilmeniz mümkün. Aktarlarda farklı boylarda ambalajlanmış olanlarını gördüm. Denemek için küçüğünü alabilirsiniz. Kahve seven arkadaşlarımın bu tadı keşfetmelerini çok isterim. Benim epey sevdiğim bir kahve çeşidi bu. Hatta denediklerim içinde en çok bunu beğendiğimi söyleyebilirim.
Deneyenler aşağıya yorum bıraksınlar ki denemeyenlere fazladan görüş olsun ^^

Sevgiler...

One More Happy Ending (2016)

Aylar sonra dizi izlemenin keyfi başkaymış. İyi Kız kitabının yorumunda anlattığımın hemen hemen aynısını bu diziyi izlerken de yaşadım :) Büyük bir açlıkla 3 4 gün gibi kısa bir sürede bitirdim diziyi. Beni bilen bilir genelde 13. bölüm sendromuna kapılıp yarım bıraktığım çok fazla dizi vardır. Neyse ki bu kervana girmeyi ucundan kurtardı One More Happy Ending.

Ne konusuna ne de oyuncu kadrosuna bakmadım başlamadan önce o yüzden herşey sürprizdi benim için. :) Uzun süre bir şey izlememenin verdiği açlık mı dersiniz yoksa dizinin güzelliği mi bilemem ama eğlenerek izledim. Sıkıldığım yerler olmadı değil ancak birden fazla hikaye olması yarıda bırakmamam için bir neden oldu.

Jang Na Ra 'yı herkes sevmez ama ben kendime çok benzettiğim için (minyon tipli olma bakımından) kendisini severim. Özellikle Fated to Love You 'dan sonra oyunculuğuna bakış açımı bir hayli değiştirdi. Üzerinden çok zaman geçti farkındayım ama sanırım o diziden sonra izlediğim (bitirebildiğim) ilk dizisi bu oldu. 

Yalnız hiçbir ikinci erkek başrole bu kadar gıcık olduğumu hatırlamıyorum. Kızları peşinden koşturan tatlışlığı ve yakışıklılığı hiç yoktu bana göre. Karakterindeki bazı şeyler de uyuz etti beni. Halbuki ben 2. erkek başrollerin birer prens olduğunu düşünen bir insanım <3

Bunların haricinde en çok dikkatimi çeken şey de Yoo In Na 'nın stiliydi. 3 tane bakımlı arkadaşın içinde olup da nasıl bir tanesi bile hadi seni bir kuaföre götürelim demez ve kendi haline bırakır. Tamam böyle de güzel, tatlı bana kalırsa ama Kore gibi bir ülkede bu kızı kaale almazlar :D Saç düzleştirmek, makyaj yapmak, stil giyinmek gibi gerçekler var bu dünyada. Hele ki Kore gibi güzelliğin elitlik simgesi olduğu bir ülkede... Üzüldüm valla haline -_-

Ve dizinin sürprizi Conan O'Brien :)


Aşka, ilişkilere ve evlilliğe bakış açınızı sorgulatan cinsten bir dizi. Eğlenceli ve bol karakterli dizileri seviyorsanız kaçırmayın. ^^

Sevgiler...

Kafkas'la Zaman Yolculuğu

Hüsran... Gerçekten hüsrana uğradım. 
Çocukluğum Bursa 'da geçtiği için kestane şekeri bizim için yoldan gelen misafirin getirdiği bir tatlı değildi. Gider mağazadan alıp yerdin. Ne güzel olurdu tadı. Mutlu ederdi insanı.

Yıllardır yememiştim kestane şekerini şimdilerde ise uzaklıktan değil fiyatından dolayı yiyemiyoruz ya neyse...


Yakın zamanlarda yolumuz Bursa 'ya düştü. Bir anda çocukluğumda yediğimiz kestane şekeri düştü aklıma ve dönüş yolunda Kafkas mağazasına girdik. Tane kestane şekerleri pahalı olduğundan yukarıda gördüğünüz külahımsı içi kestane şekeriyle dolu olan tatlıyı aldık. Yalnız bilmeyenler için belirtmek isterim. Güllüoğlu baklavada neyse Kafkas kestane şekerinde odur.



Neyse yukarıda görmüş olduğunuz külahımsı kestane şekerinden aldık. Eskiden hatırladığım kadarıyla içi bol kestane dolu bir tatlıydı. Ancak yediğimizde ne görelim yarısının yarısı kadarı kestane şekeriyle doluydu geriye kalan kısmı pekmezimsi bir kremayla doldurulmuştu. Hani eşit şekilde de dağıtılmamış. Olan kestane en üste konmuş gerisi ne olduğunu anlayamadığım kremayla doldurulmuş.
Bir kaç resim ekleyeyim de beni daha iyi anlayabilin.

Şu gördüğünüz ufak parça kadar olan kısımda kestane şekeri vardı geri kalanı o pekmezimsi şeyden. -_-

Aldatılmış hissettim kendimi. Gerçekten. Çünkü kestane şekeri çocukluğumdu, anılarımdı... Tamam abartmış olabilirim biraz ama gerçekten hayal kırıklığına uğradım. İnternet sitesinde yazılana göre  %44 kestane şekeri diyor sanırım bir 4 fazla gelmiş :/

Kafkas şekerleme 'ye buradan üzüntülerimi bildirmek istedim. En azından kestane şekeri çikolata külahının içine eşit şekilde paylaştırılırsa daha az kandırılmış hissederdim. Belki sesim yetkili birilerine ulaşır da bu durumu düzeltip biz müşterilerin daha memnun olmasını isterler.

Sevgiler...

Seviyor Sevmiyor

Bu sefer başaracaklar galiba. Gerçek bir uyarlama izleyebileceğiz galiba...
She Was Pretty dizisinin Türkiye uyarlaması yakında ATV ekranlarında izleyicisiyle buluşacak. 
Şu ana kadar elimize ulaşan tanıtımlar sanki bire bir uyarlanmış gibi duruyor. Abartmıyorum jenerik müziğine kadar hem de...

Aylar öncesinde She Was Pretty için blog yazısı yazarken çok sevdiğimi söylemiştim. Bir kaç aydır uyarlamasının yapılacağını öğrendiğimden beri de merak içerisindeyim. İzleyecek olmamın en büyük sebebi Zeynep Çamcı 'dır. Oyunculuğunu sevdiğim kişilerden biri kendisi. Onun oynayacağını öğrendiğimde mutlu oldum. Altından kalkabilir diye düşündüm. Ancak dizinin ve bu güzel oyuncunun senarist ve uyarlama sorunsalına takılıp kalacağından epey korkmuştum. Ancak bugün izlediğim tanıtımlar biraz olsun içime su serpti. 

Hemen sizin için tanıtımı şuraya  bırakıyorum... 

Kıyafetlerden, müziklere kadar uyum içinde giden bu uyarlamayı dört gözle bekliyorum.
Hatta bir de Kore versiyonun bu sahneleri içeren videosunu ekleyeyim aradaki uyumu siz de görün. :)


Eğer hayal ettiğim gibi güzel bir uyarlama olursa izlemeye doyamayız. Yayın tarihi şimdilik belli değil. Belli olduğu gibi sizlere haber uçurmayı ihmal etmeyeceğim. Beklemede kalın ^^
Edit: Yayın tarihi belli oldu arkadaşlar.  15 Haziran Çarşamba akşamı 21.00'de ATV 'de : )

Edit: Yeni fragman


Sevgiler...

Yüksek Sosyete

Bu yaz dizilerimiz kışın olduğu gibi Kore'den ithal olacak gibi duruyor. Zira bildiğiniz üzere 
(bildiğinizi var sayıyorum :) ) No:309 (Fated to Love You), Seviyor Sevmiyor (She was Pretty) gibi dizilerin tanıtım videoları dönmeye hatta ilk bölümleri yayınlanmaya başladı bile... 

Yüksek sosyete bunların arasında yerini ne kadar sağlamlaştırır bilemiyorum ama ümidim uzun süre devam etmesinden yana. Elbette ki Engin Öztürk faktörü bunu istememde en önemli neden ^^ Başrol oyuncuları Hazal Ergüçlü ve Engin Öztürk 'ü birbirlerine yakıştırdım. Aralarındaki kimyayı da beğenirsek yaz aylarında seveceğimiz bir dizi olur bana kalırsa.

Kore versiyonunu bilmeyenler varsa söyleyeyim ismi High Society. 16 bölüm süren, benim ise yarısını ancak bitirebildiğim bir diziydi. Neden yarım bıraktığımı merak ediyorsanız söyleyeyim; oyuncularının kimyasını beğenmememden tutun da dizinin donuk bir halde işlenmiş gibi  gelmesi yarım bırakmamın sebepleridir. Sizlere güzel gelebilir belki diziyi yerin dibine sokmak istemem ama benim için gideri yoktu :)  O yüzden bizim versiyonunun daha güzel olacağını umuyorum. 

Yayına girişini heyecanla beklediğim iki yaz dizisi var biri bu ikincisi ise Seviyor Sevmiyor...
Umarım yaz aylarında bölümlerini merakla beklediğimiz diziler olurlar.

Sevgiler...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma